Hasan Kar'ın "Hayaller Uludağ hayatlar Çam Dağı" başlıklı köşe yazısı

Hayatta heyecan bitince hikayende biter. Varoluş mücadelenin en büyük kaynağı moraldir ve aslanlar hikaye yazmadıkça avcıların hikayesini dinlemeye mahkumuz. İyi günler iyi haftalar.

Kıymetli okurlar; ilçemizin potansiyelinin yaz ve kış turizmine elverişli olduğunu düşünüyorum. Bu düşüncem göreceli tabi ki. Bakış açısı da böyledir. Bir konuyu tamamıyla yok sayamayız ve var olarak da kabul edemeyiz. Yaz sezonu ortalamasına bakarsak Karadeniz bölgesine göre ideal bir sezon geçirdiğimizi söyleyebiliriz. Kış sezonu için, “ne veya neler” yapılabilir bununla ilgili beyin fırtınası yapılabilir.

Geçen hafta bölgemizde yüksek kesimlere kar yağışı oldu. Bize en yakın destinasyonu Çam Dağı olarak gözlemleyebiliriz. Sosyal medyada bunu doğrular vaziyette, kar yağdığında yapılan paylaşımlara bakarsak. Yine geçtiğimiz hafta sosyal medya arenasında Akyazı ilçe temalı Kartepe Uludağ’ı andıran bir video dolaşıma girdi. Denk geldiniz mi bilmiyorum şayet görmediyseniz ise de ben devam edeyim yazıma. Akyazı’da, (muhtemelen yüksek kesimde bir yerde olduğunu düşünüyorum) Aktepe diye bir yer var. Kızak yapılıyor. Benim videodan gördüğüm beş - altı belki üzerinde bir sayıda olabilir işletmeler var. Her taraf bembeyaz. İşletmelerde düzenli bir şekilde sarı ampuller kullanılmış ve süslenmiş. Böyle bir ambiyans ve bunun beyaza verdiği o ahenk ise paha biçilemez.

Bu işletmelerde kimi yemek kimi kahve tarzı kimi bir takım, kayak, kızak aparatlarının satıldığı yerler olduğunu tahmin ediyorum. Kısa bir videodan tanımladığım bu. Gelelim Karasu ve Kocaali ayağına. “Böyle bir tesis kışın açılamaz mı ve işletilemez mi? Bu şekilde bir potansiyel yakalanamaz mı?” diye kendime sorular soruyorum, cevabını kendim vererek.

Yirmi - otuz km uzağında kar varken kalkıp Kartepe’ye veya Uludağ'a gitmeye değer mi ne dersiniz? Hayaller Uludağ hayatlar Çam Dağı mı yoksa? Bilemedim! Kendinize iyi bakın, hoşça kalın.