Hasan Kar'ın "Kimse görmeden" başlıklı köşe yazısı
Sade bir hayat, hareketli bir hayata oranla çoğumuzun kulağına daha makul gelebilir bu durumun. Hangi tarafta olursak olalım, düzgün, dürüst, adaletli ve doğru olmalıyız. Buna mecburuz. İyi günler, iyi haftalar.
Ayırmadan, ayrıştırmadan bir yaşam döngüsünü tamamlayabiliriz. Kıymetli okurlar; dinimiz açısından baktığımızda da atalarımızın gelenek ve görenekleri olarak bize bıraktığı emanetlere baktığımızda da aynı mesajı görürüz.
Atatürk’ün Gençliğe Hitabesi’nde ve Öğrenci Andımız’da da söylediğimiz gibi: “Küçüklerimizi korumak, büyüklerimizi saymak.”
Bu sözleri söyler ve zihnimizde canlı tutardık.
Bununla beraber, geçmişte aile kavramı çok canlıydı; büyüklerimize olan saygı ve sevgiyi diri tutardı. Ancak geldiğimiz noktada, belli bir yaş aralığındaki gençler kendilerinden beş, on, on beş yaş ve üzeri farkı kaldırıp bir tarafa atmışçasına, farklı bir iletişim diliyle sahnede yer almak istiyorlar.
Bu anlattıklarımın bir veya iki adım ötesinde, genç yaşta suça karışan bir kesim ortaya çıkıyor. Ülke genelinde işlenen suçların yaş oranlarına baktığımızda bunu açıkça görebiliyoruz.
Bu tablo, Türk toplumu ve yaşam biçimi için iyi ve kabul edilebilir bir durum değil.
Ne yapıp edip bu tablodan çıkmamız, özümüze dönmemiz gerekiyor. Aksi halde, bizleri ileride daha derin sonuçlar bekliyor olabilir.
Yazının başında bahsettiğim sade ve hareketli hayat konusu ile düzgünlük, dürüstlük ve adalet kavramları yaşantımızdan uzaklaşırsa, orta ve uzun vadede mutlu ve huzurlu olmamız bir o kadar zorlaşır.
Unutmayalım; gizli saklı işler er ya da geç ortaya çıkar.
Hani meşhur sosyal medyada dolaşan bir söz vardır ya:
“Kimse görmeden” dedin mi, gün gelir o “kimse” görür ve duyar.
Doğrucu Davut gibi görünmek mi, yoksa göründüğü gibi yaşamak mı?
Karar senin…
Kendinize iyi bakın, hoşça kalın.