Hasret Aksoy'un "Nefes satılık" başlıklı köşe yazısı
Türkiye’nin nefesi olan Sakarya Havzası, torba yasalarla bir gecede şirketlerin insafına bırakıldı. Bu topraklar sadece bir coğrafya değil; Türkiye’nin gıda güvenliğinin sigortası. Ülkenin tarım ürünlerinin önemli bir kısmını karşılayan bu bereketli havza, şimdi maden şirketlerinin kazmalarına teslim ediliyor.
“Ekonomik kalkınma” diyorlar. Kimin için? Birkaç rant sevdalısı için! Sakarya Havzası’nı madene açmak, Türkiye’nin sofrasını boşaltmaktır. Toprağın bereketini yok eden kalkınma, halkı nasıl doyuracak?
Üstelik mesele sadece toprak değil. Karasu-Kocaali Barajı özelleştirildi. Yani Sakarya Havzası’nın suyu da artık halkın değil, şirketlerin kasasında. Bugün baraj özelleştiriliyor, yarın musluktan akan suya mı fiyat biçilecek?
Ve bir başka ihanet: Ormanlarımız yanıyor. Her yaz aynı yalan: “Yangın kendiliğinden çıktı.” Hayır! Bu yangınlar bilinçli çıkarılıyor. Neden? Çünkü yanan alanlar imara açılıyor, madencilik faaliyetlerine tahsis ediliyor. Bu sadece doğaya değil, insanlığa ihanettir.
Halkın tapulu arazileri bile güvende değil. Zeytinlikler sökülüyor, topraklarından koparılıyor insanlar. Bu nasıl bir düzen? Sakarya Havzası’nı satanlar sadece ormanı değil; nefesimizi, yaşamımızı satıyor.
Bir yanda saraylar için milyarlar, Diyanet için dev bütçeler, gösterişli projeler… Diğer yanda yangın söndürme uçakları yok, çiftçi desteklenmiyor, doğa korunmuyor. Sormak lazım: Bu ülkenin önceliği nedir? Halkın yaşamı mı, yoksa bir avuç sermayedarın karı mı?
Bugün sustuğumuz her yasa, yarın nefesimizi çalacak. Sakarya Havzası’nı savunmak, sadece bir bölgeyi değil, Türkiye’nin geleceğini savunmaktır. Çünkü bu yasalar sadece kağıt değil; doğamızın kefeni!