Hasan Kar'ın "Yağmura hasret kaldık" başlıklı köşe yazısı

Yaz geldi, gelecek derken sezonun tam da ortasındayız. Termometreler bazı illerde rekor seviyelere ulaşırken, ilimizde ve ilçemizde bunaltıcı seyir devam ediyor. İyi günler, iyi haftalar.

Kıymetli okurlar, aynı zaman aralığında ve sayısal olarak bu denli orman yangınlarını ben hatırlamıyorum. Tabii ki her yıl orman yangını çıkıyor; dünyanın her ülkesinde olduğu gibi. Yangınlara uluslararası alanda müdahale süreci ve operasyonel kabiliyet, ülkemizle aynı seviyede olduğunu söyleyebilirim. Gelişmişlik, araç gereç ve insan gücü... Tabii bunların hepsi de var. Ama dört beş ayrı bölgede aynı zaman diliminde orman yangını çıkması, yangın konusunda uzman ekibe ve hava filo ekibine daha yoğun çalışma ve müdahale süresinin uzamasına yol açabiliyor doğal olarak.

Kıymetli okurlar, ilkokul çağından beri bizlere ormanlara çöp, cam şişe ve yangın çıkarma ihtimali olan her türlü materyalin atılmaması gerektiği hep söylenmiştir. Ve her yetişkin bunun böyle olduğunu da iyi bilir. Ama maalesef geçen gün söndürülen ormanlık alanda bir dünya cam şişe olduğuna şahit olduk. O kadar basit, masum görünebilir; içilen bir şişeyi arabadan fırlatıp atmak... Ama bir sene, iki sene, üç sene, hatta daha da ileri tarihlere gidebilirsiniz, yangın çıkma durumu yaşanabiliyor.

Bugün yaşadığımız orman yangınlarına çare arıyoruz. Tabii ki bunun yanında sabotaj da oluyor. Ara ara televizyonlarda görüyoruz. Kanıtlanması durumunda, bunların cezası çok çok büyük olmalı, bence. Ben bu düşünce içindeyim.

Bu yaz gerçekten kuraklık gidiyor. Mahsul kurudu, kuruyacak. Bahçede sebze, meyve keza aynı. Allah yakın zamanda yağmurunu, rahmetini esirgemesin inşallah. Yağmura hasret kaldık.

Bu duygu ve düşünceyle kendinize iyi bakın, hoşça kalın.