Umut Uysal'ın "Türkiye ve AB’deki çiftçi hareketleri" başlıklı köşe yazısı

Son günlerde en çok konuşulan konulardan birisi de Avrupa’da ki çiftçi eylemleridir. Çiftlik gübrelerinin şehir merkezlerine döküldüğü, yolların kapatıldığı, trafik işaretlerinin ters çevrildiği gibi toplu eylemleri hep birlikte takip ediyoruz. Sebepleri elbette çok. Hükümetlerin akaryakıt ve vergi muafiyeti desteğini kesmesine tepki gösteriyor. Hükümetler de yapılan bu protestolara karşı çiftçilerle uzlaşmaya varmak istiyor. Bu uzlaşmayı sağlamakta zorundalar. Çünkü çiftçi üretmezse nelerin olabileceğini çok iyi biliyorlar. Avrupa da çiftçi, hareketleri ile istediğini almayı biliyor.

Aynı durum bizde olsa ne olurdu? Toplu protestolar bambaşka siyasi arenaya dönerdi. Çiftçiler hakkını istediği için suçlu çıkardı… Bir zamanlar deposunda patates, soğan depolayan çiftçilerin terörist olarak anıldığı gibi… Bizde ki çiftçi hareketleri nelerdi? Hatırlayanlar vardır. Türkiye’deki çiftçi hareketleri genelde bireysel boyutta kalıyor. Ankara’da bir çiftçinin hacizden dolayı Ziraat Bankası’nın önüne yere süt dökmesi, limon ağaçlarını söken çiftçi, fındık ocağını kesen çiftçi gibi hareketler hep bireyseldir. Karadeniz de HES eylemleri yapılıyor ama en çok HES oraya yapılıyor. Çiftçilerimize sahip çıkan sendika, oda, kooperatif var mı ki? Çiftçi her hareketinde bireysel olmak zorunda kalıyor. Farklı bölgede benzer sorunları yaşayan bütün çiftçiler bir araya gelerek ortak bir çiftçi hareketi ortaya koyamıyor. Bu durumun çeşitli nedenleri olabilir. Her şeyden önce Türkiye’nin kırsal nüfusu, muhafazakar bir profil, siyasi seçim süreçlerinde dini/milliyetçi duygularını kendi ekonomik sorunlarının önüne alarak oy atıyor. Bunu yakın zamanda da hep birlikte gördük. Bu nedenle, çiftçi nüfusunun yoğun olduğu bölgelerde bilhassa Karadeniz ve Doğu Anadolu Bölgelerinde çok uzun yıllardır AKP seçimleri kazanıyor. Bölgedeki yoksul halkın her şeye rağmen bu partiyi desteklemesi ve bu tutumdan uzun senelerdir vazgeçmemesi bu iktidarın bu bölge halkının sorunlarıyla ilgilenmemesindeki önemli faktörlerden birisidir. Bu şartlar üzerine düşünüldüğünde, Türkiye’deki muhalif kırsal eylemlerin, çiftçilerin yaşadıkları sorunlara rağmen çok sınırlı kalması, halkın din ve milliyetçilik temelli duygularla hareket ederek kendi refahını arka planda tutmasına bağlanabilir. AB ise hükümetlerin tarım politikalarına da karşı olabildiğini göstermesi açısından özgündür. AB’deki çiftçi hareketleri, güçlü sendikalar ve kooperatifler tarafından desteklenen, hükümetler üzerinde baskı oluşturabilen oldukça teşkilatlı bir özelliktedir. Bu nedenle Avrupalı, toplu hareket ederek istediğini geç de olsa alıyor.