28 Şubat 1997 tarihinde bazı kesimler tarafından "Son Darbe" olarak adlandırılan Milli Güvenlik Toplantısı saat 15.10’da başladı. Toplantının ana gündemi ise İrtica idi. MGK'ları Cumhurbaşkanları yönetir ve Demirel sert geçeceği önceden anlaşılan bu toplantı öncesi hem hükümet kanadıyla hem de asker kanadıyla ayrı ayrı görüşerek toplantı öncesi havayı biraz da olsa yumuşatmak istiyordu. MGK Toplantısı başladığında ilk sözü Deniz Kuvvetleri Komutanı Güven Erkaya aldı. Erkaya, irtica karşıtı grubun sözcüsü durumundaydı. Ve üslubunu bozmadan fakat oldukça sert ithamlarla hükümeti eleştirmeye başladı. Özellikle Erbakan'ı itham ederek konuştu. Refah partisini irticanın kaynağı olarak görüyoruz demediler fakat dolaylı olarak irtica faaliyetlerine destek veriyorsunuz dediler. Kalın dosyalarından 18 madde çıktı ve Erbakan'a bu maddelerin uygulanmasını istiyoruz denildi. Yani bu maddeler tavsiye niteliğinde değildi. Asker, hükümete talimat vermişti.

-Bu isteklerin başında 8 yıllık kesintisiz eğitim geliyordu. Yani İmam Hatiplerin orta kısımlarının kapanması gerekiyordu.

- Kuran Kurslarının Diyanet'e bağlanması ve kaçak kursların kapanması,

- Tarikatların faaliyetlerine son verilmesi

- Kılık-kıyafet yasasının ödünsüz uygulanması

- Yeşil sermayeye kısıtlama getirilmesi

Bunun gibi toplam 18 maddelik istekler bildirildi. Erbakan bütün ithamlara karşı partisini savundu fakat Asker ikna olmadı. MGK Toplantısı tam 9 saat sürdü. Erbakan ortak bildiriyi hemen imzalamadı biraz daha üstünde çalışalım dedi ve toplantı salonundan çıktı. Buna rağmen Askerler bildiriyi medyaya dağıttı. Asker eğer bildiri uygulanmaz ise yaptırımlar gelir açıklamasını yaptı.

Erbakan'ın iki seçeneği vardı ya askerleri karşına alarak bildiriyi red edecek yada Çiller'i ikna edip ülkeyi erken seçime götürecekti fakat Erbakan bunların ikisini de yapmayarak TSK'dan bildirinin yumuşatılmasını istedi. Asker bu isteği geri çevirdi.

İşçi ve İşverenler ise bildiriyi destekliyorlardı. 5 sendika ortak basın toplantısı düzenleyerek 18 maddenin uygulanmasını istediler. Sivil Toplum Örgütleri de devreye girmişti. Erbakan, 5 gün direnebilmişti ve 5 Mart günü bildiriyi imzaladı. Fakat bu kararları uygulamak istemiyordu. Bu konuyu Meclise taşıyarak vekillere oylatmak istedi. İlk karşı çıkan ise Meclis Başkanı Mustafa Kalemli oldu. MGK kararlarının muhattabı Meclis değil hükümettir dedi. Bu karar için şunu söyleyebiliriz; Erbakan ne bu kararlar karşısında direndi ne de uyguladı. Oyaladı. Bunu gören Genelkurmay da karşı bir hamle yaparak İrtica Karşıtı Brifinglere başladı. Yargı ve Medya Refah'a karşı dolduruluyordu.

Bir başka gelişme de 4 Nisanda yaşandı. Ülkücülerin Başbuğ'u Alparslan Türkeş rahmetli oldu. MHP Kurultayı ise olaylı geçti, sandalyeler havada uçuştu ve genel başkan seçilemeden dağıldı. Bir sonraki kongre de ise 6 adaydan 4'ü Devlet Bahçeli lehine çekilince Tuğrul Türkeş ile Bahçeli'nin girdiği yarışta kazanan Devlet Bahçeli oldu.

Yargıtay Başsavcılığı Refah Partisi hakkında kapatma davası açtı. Gerekçesi ise Refah Partisi'nin Laiklik ilkesine karşı eylemlerin odağı haline gelmesi oldu. Cumhuriyet tarihinde ilk defa iktidardaki bir parti kapatılmak isteniyordu.

Genelkurmay'da brifinglere devam ediyordu ve son brifingde açıkça mesajı verdi. Gerekirse silah kullanacağız denildi. DYP'li 50 milletvekili tehdit edilerek istifa ettirilmeye çalışıldı böylece hükümet otomatik olarak düşecekti. 37 milletvekili istifa etti. Çiller acilen erken seçim kararı almak için Erbakan ile görüştü. Ve ülke bir kez daha erken seçime gidiyordu...