Pencere kenarında seyre dal aptal insan kalbindeki sesleri dinle, kim kalmış orada kim gitmiş…

Susma kalbine, kafanın içindeki sesler ürkütmesin seni, dinle onları hem ki onları dinlemek delirmek değildir. Hem bak delirmek ise dünyanın en güzel şeyidir. Böyle kalbinin delice özgür olduğunu düşün kaçma dünyadan, insanlardan…

Umut et, git birine sarıl ona ismi ile seslen anlat ona… Sabır edemiyorsan susma söyle uyuyamıyorsan sinirlenme kitap oku, ne bileyim işte yorulduğunsan hayal et çocukluğunu düşün kaçma işte kendinden kalbinin sesinden seyre daldığında aklına ilk gelen özlediğin olur o zaman ona mektup yaz anlat her şeyi içindeki burukluğu, heyecanı, aşkı hatta özlemini bir yandan da müzik dinle mesela aşık Veysel diyeceğim çünkü samimi bir insandı.

Güzellik kalbindeki sevgiydi, tıpkı çocukluğumuzdaki gibiydi… Hatırlar mısınız dönme dolap salıncaklar vardı hani parklara gelirlerdi. İşte ben hiç unutmam onları o salıncağa binmek aşktı benim için özgürlüktü bir nevi gökyüzüne savrulmaktı. Her defasında bir kere binme şansım olurdu ya hiç olmazdı.

Peki sen ne zaman gökyüzüne savruldun?...

SADECE SARILIN SEVDİKLERİNİZE

Güne nasıl başlar ise insan her şeye öyle yön verir,

Sen en son ne zaman sorguladın güne nasıl başladığını, mesela ben hiç hatırlamam güne nasıl başladığımı hep bir telaş içinde benim hayatım sabah kalk giyin makyaj yap hatta bazen yapmıyorum bile diyorum ki bugün böyle mutluyum evden çık işe git sonra gün zaten kendi kendini tamamlıyor ki zaten gün nasıl geçiyor pek hatırlamam…

Her gün aynısı yapmak zor kimi zaman sadece uyuyabilmek için vardiya kovalıyorum arada unuttuklarım çok hatta en sevdiğim şeylerden bile bazen kaçıyorum tahammülüm kalmıyor yetemiyorum kendime…

Galiba çok şeye eksiklerim hayatta doya doya gülmeye bile ama şunu çok iyi biliyorum sadece bir an sevdiğim insana sarılsam iyi gelecek hatta her şey geçecek…

Hadi gidin sarılın sevdiğinize…

Bu satırlarda da şunu söylemek istiyorum vakit varken git sarıl sevdiğine geç kalmadan galiba ben çok geç kaldım siz kalmayın…