Aybüke Yıldız'ın "Kalbi çirkinlere" başlıklı köşe yazısı

Zaman gülümsetmeyi hafızamızda hep kısa tutuyor. Neden susmuyor zihnim hep kalbim ile kavga derdinde bazen yalnız kalmak güzeldir.

Kalbinize odaklanmak. Ezan sesi kalbime ulaşıyor.

Zaman zaman ne tuhaf bir kelime tekrarı hep iyi gelir demi ama ya kötüyse insan hayatında bu zaman dalgası, insanlar hep karmaşa içinde.

Ben yine kaybediyorum bu beni üzmemeli/üzmüyor ama hırsım zihnimi rahat bırakmıyor.

Hep çabalamayım hayatım boyunca çünkü ben ağızında altın kaşıkla ile doğanlardan değilim.

Bazen gitmek gerek ve benim gitme vaktim geldi ve özgür kalmalıyım. Ruhum ise karma karışık ama buna engel dünya dertlerim var. Dünya kocaman kara bir yuvarlak. Affetmek zor ve ben sessiz kalmalıyım çünkü saçma sapan suretler ile dolu etrafımız.

Bence mutsuzluktan ölünüyor. Anlatılmıyor hiçbir şey.

Gökyüzü fısıldıyor şiirleri kulağıma, kalemin kırılmamalı. Bazen düşünmek epey kurgusal…

Kalemime kalan yine meftun olmak. Aşk zor olmamalı. Sevmek yük değil çiçek kokmalı şarkılar ile dans etmek oldukça çocukça ve ben hala çocuk olmayı seviyorum. Tek dal papatya kalmalı sayfaların arasında.

Galiba hep güzel adamı seveceğim. Yıl oldu ama kalbim onu unutmuyor, şiirlerim ona aitken tekrar aşık olmak güç.

Şiirlerim, şiirlerim, şiirlerim

Bu satırları yazarken Karsu dinliyor kalbim. Melek gibi bir kız, sesi oldukça güneş yansıması, gülümsemeler yarım kalmamalı.

Vedalar bakidir, kimseler yalansız yaşayamaz. Dünya eşit değil çocuklar eşit gülmedikçe hiçbir zaman olmayacak o adalet…

Yazdıklarımda beni kurallarım geçer, konu bana ait, yazılanlar benim düşüncelerim hatta benim kurgularım. Yazım hatası da benim yanlışlar, eksik kalan kelimler hepsi benim bu benim hayatım sizin değil. Neye gülmek istersem gülerim, eğer ağlamak geliyorsa ağlarımda bu benim kalbim.

Erener’siz asla olmaz. O olsun derken ben satırlarımın sona gelmekteyim. Zaman oldukça hızlı çocukluğum yarım yamalak zihnimde, özlediklerim, unuttuklarım, hayallerim ve kaybettiklerim hepsi benim dünyam…