Ayşenur Elmacı'nın "Kalite insanın markası; mekanı ve eşyası değildir" başlıklı köşe yazısı
İnsanın kalitesini kullandığı markalar, gittiği lüks mekanlar, pahalı eşyalar belirlemez!
Empati yapan, olayları hoş görüyle karşılayan, anlayan, yargılamayan, suçlamayan, her koşulda size saygısı olan bir insanlar varsa yakınınızda
Markada odur.
Kalitede odur.
Lükste odur.
Zenginlikte odur.
Demem o ki kalite asla tesadüf değildir.
İnsanlara giyimleri ile gittikleri mekanlar ile ölçmeyin. Ölçü kıyafetle, gidilen lüks mekanla ve markayla olmaz.
Marka ahlaktır. Marka tatlı dil ve hoşgörüdür.
Bunu anlayacağız ama geç ama erken bir zaman sonra bunu anlayacağız.
SÜTTEKİ LEKE
"Hayatımdaki, hayatımızdaki herkese eşsiz anlamlar yükleyip “sütteki lekeyi” sevdiklerime, sevdiklerimize yakıştıramamaktan, her şeye eyvallah deyip ‘aman kimse kırılmasın’ diye ses çıkarmamaktan, yaptığımız fedakarlıkların başkalarına kar sağlamasından, hep başkalarının haklı olup sürekli bizim başkalarının mutluluğunu düşünüyor olmamızdan bir süre sonra yoruluyor insan.
Fedakarlık anneye, babaya, kardeşe yapılır.
Her türlü fedakarlığı bizden beklemeniz birebir nankörlükten başka bir şey değildir.
Konu yine empatiye geldi evet. Sıfır empati ile dik başlı olmanın bu zamana kadar kime bir yararı olmuştur? Kısa vadeli yarar olmuştur ancak uzun vadeli bir yararı olmaz.
Her zaman her olaya empati ile yaklaşmak tabii ki olmaz. Bazen yeri ve zamanında rest çekip herkesi layık oldukları yerde bırakacaksın.
Her zaman sütteki lekeyi görmezden gelen taraf ben, biz olamayız. Bırakın da birazda bizim için çaba gösterilsin. Her olayı kimse zarar görmesin diye örtmek ne sana ne de ona kar sağlamıyor. Sağlamaz da.
Empati yaparak yaşamımızı sürdürmek, olaylara bakış açımızı ve olayların çözümü noktasında oldukça artı sağladığına yürekten inanıyorum.
Kalp kırabiliriz, kırdığımız kalbi düzeltmekte aslında bizim elimizde olduğunu da düşünmemiz gerekmektedir.