Hasret Aksoy'un "Ebeveyn Zorbalığı: Çocuklarımıza mı, birbirimize mi?" başlıklı köşe yazısı
Her anne baba, çocuğunu en iyi şekilde yetiştirmeye çalışır. Ancak bazı ebeveynler, çocuklarına bağımlı bir şekilde yaşar ve bunun aslında çocuğa zarar verdiğini fark etmezler. Dahası, bu bağımlılığı savunur ve farklı bir ebeveynlik anlayışına sahip olanları yargılarlar. Ne diyelim, tamam, en çok siz seviyorsunuz çocuğunuzu ve sizden başka kimse çocuk yetiştirmeyi bilmiyor!
Fakat gerçek şu ki, çocuklarına özgür bir alan bırakmayan anne babalar, farkında olmadan onları hayata hazırlıksız hale getiriyor. 30 yaşına geldiğinde bile hayata atılamayan bir birey yetiştirmiş oluyorlar. Hayatta tek amacımız anne ya da baba olmak mı? Bir eğitimde hocamız, bağımlı ebeveynlere şu soruyu sormuştu: “Hayatta başka bir amacınız yok mu?” Özellikle 0-2 yaş dönemindeki “anne işgali” kavramına dikkat çekti. Hatta bazı örneklerde, yüksek lisans eğitimi alırken bile çocuğunun peşinden ayrılmayan ebeveynlerden bahsetti.
Gelelim ebeveynler arasındaki zorbalığa. Çocuklarına belli sınırlar içinde özgürlük tanıyan ve belli kurallarla büyütmeye çalışan aileler, bağımlı yaşayan ebeveynler tarafından sıklıkla eleştiriliyor. Kendi ebeveynliğine odaklanmak yerine, ellerindeki “annelik” rolünden başka bir kimlik geliştirmeyen bireyler, birbirleriyle sürekli bir annelik yarışı içine giriyorlar. Ancak şunu unutmamalıyız: Her ebeveyn, elinden gelenin en iyisini yapıyor. Ve birinin bağımlı ebeveynlik tarzı, başkasını ilgilendirmez.
Çocuğuyla birlikte uyuyan, onunla oturmaya giden, onunla yiyip içen bir çocuk ne özgürdür ne de ebeveynini özgür bırakır. Çocuk çocuktur; ebeveyn ise bir birey. Çocuk, yetişkin gibi yaşamak zorunda değildir. Onun ihtiyaçları, dünyası ve alanı farklıdır.
Mesela, iki yaşındaki bir çocuk çay saati yapmak zorunda değildir. Uyku saati geldiyse uyuması gerekir. Bu kadar basit! Çocuğunun uyku saati gelen bir anne, kötü bir anne değildir. Çocuğunu hafta içi oturmalara götürmeyen bir anne de kötü anne değildir. Çünkü o annenin önceliği, çocuğunun sağlıklı bir uyku düzeni ve gelişimidir. Çocuklar gecenin saat 10’unda sosyalleşmez, gündüz sosyalleşir ve gece uyur. “Bırak çocuk eğlensin, arkadaşlarıyla vakit geçirsin” diyerek zorbalık yapmak doğru değildir. Aynı şekilde, çocuğunu geç uyutan bir anneye de yargıyla yaklaşmak kimsenin hakkı değildir. Herkes çocuğunu kendi şartlarına ve değerlerine göre yetiştirir.
Ebeveynlik zor bir yolculuk ve herkesin dinlenmeye, nefes almaya, kendi bireysel alanına ihtiyacı var. Çocuklarını güvenli bağlanma ile büyüten, etkili iletişim kuran ve onları gerektiğinde anneanne ya da babaanneye bırakarak kendilerine bir "anne baba saati" ayıran kişiler kötü ebeveyn değildir. Aksine, kendi ihtiyaçlarını gözeten ebeveynler, çocuklarına daha sağlıklı bir ortam sunabilir. Çünkü iyi bir ebeveyn olmanın yolu, önce iyi bir insan olmaktan geçer.
Bir çocuğun annesiyle birlikte uyuması ya da sürekli onunla vakit geçirmesi, her zaman güvenli bağlanma anlamına gelmez. Çocukların ebeveynlerinden bağımsız bir birey olarak büyüyebilmesi için, özgür bir alan tanınması şarttır. Aynı şekilde ebeveynlerin de kendi bireysel alanlarına sahip olması gerekir. Çünkü bir çocuğun en büyük ihtiyacı, kendine yetebilen, mutlu ve dengeli bir anne babadır.
Sonuç olarak; unutmayalım ki herkes, ebeveynlik yolculuğunda kendi deneyimlerini yaşar ve elinden gelenin en iyisini yapmaya çalışır. Bu süreçte empati ve anlayış geliştirmek, hepimiz için daha sağlıklı bir toplumun anahtarıdır. Çocuğunu nasıl yetiştirdiği konusunda ebeveynlere zorbalık yapmak yerine, birbirimize destek olmayı seçmeliyiz. Çocuklar bireydir, ebeveynler de bireydir. Ve herkes kendi yolculuğunu kendi değerleriyle şekillendirir.