Çırpınıveriyor boğazımda birkaç kelime, yüreğinde tütsün ve her zaman her şeyi sakla biriktir en çokta umutsuzlarını, cam kırıklarından hiç kaçma sabret ki koşa koşa savaş hem bütün susmuşlukları sığdırıver aptal kafanın içine.

Şimdi anımsadım her şeyi hesapsızca ne içimde kalanlar bir kağıt doldurur ne kaçtıklarım, kaybettiklerim bana hesap sorabilir sadece amaçsızca boş veriyorum her şey bir ritim içinde dans ediyorum…

Belki de bu kaygısızlık bir suç gibi zihnimi ele veriyor nefeslerim ise serçelerim ile hep bir kavga içinde haydi sende çiçekler ile dans et ve aynadaki suret ise barışsın içindeki deli kalbin ile, bedenin ile…

Göksel’in şarkıda da söylediği gibi mi desem sevme sevil yoksa bu hayat zehir olur. Sen ki kahveni yudum, yudum içerken ne güzel bir prensestin…

Hiç yoldan geçerken bir insana hep mutlu ol diyebilir misin? ve ona gülümsemeyi anımsatabilir misin belki o zaman iyilik bir nebze olsa da bu dünya içinde bir yerlere sinmiştir. Elbet her şey bitecek ve sen o gülümsemeyi anımsattığın insan ile dans etmeye başla ona gökyüzüne bakmasını fısılda bulutlara sığınıverin, çocukları gülümsetin bir çikolata ya da bir balon ile onlara hayal kurmayı fısıldayın…

Caddelerde, trafikte bekleyen araç içindekilere aşkı anlattın ve çiçekler sepetlerde değil hep toprakta kalsın… güzel şeyler denk gelsin artık bu kalbime

Güzel şeyler sarılsın bütün çocuklara pencere kenarında kaç fincan kaldı…

Bu yazıyı okuduktan sonra gökselden sevil neşeleni dinle…

Ve sen güzel adam artık gel ve bana kocaman sarıl, gökyüzüne beraber bulutlar çizelim, en çokta beraber kahve içelim kırk yılı her daim kilitleyelim en çok güzel sevelim be….