Aybüke Yıldız'ın "Kendimi özlüyorum" başlıklı köşe yazısı
Herkes bir yorumlar da bulunuyorlar ama iç dünyasını bilmeden yargılamak ahmaklıktır.
Hala aşka inanmam da benim aptallığımdır.
Özlediğim, hatta kıskandığım tek kadın; geçmişte kalan fotoğraflarımdaki halim. Kaybettiğim bir aura ve neşe var, bunu bilerek tekrardan sıfırdan başlamak yeterince zor.
Ruhum hangi şehre ait öğrenmem gerek. Pencereden baktığım da gelen o serçenin kim tarafından gönderildiğini hissediyor ve biliyorum.
Teşekkür ederim Allah’ım.
Sürekli uyumak istemekte bir uyarıdır. Hislerine güven; enerji asla yalan söylemez. Güneş, tenim sana ait ve sende kokunu saçlarıma bırakır mısın?
Edebiyat sadece sayısal bilgilerden ibaret değildir. Edebiyat şairlerin deliliklerini unutmamak içinde vardır. Hangi ‘’şair’’ yaşarken şair diye anıldı ama geride kalanlar ise hep hatıralarda… Deli olanlar hep hatıralarda kalır. Unutma ki deli diye okuldan atılan bir mucit vardı.
O mucit şimdi sayısalcı mı, yoksa deli mi?
(“Deli olmak” anlamını edebiyatsal olarak kullanıyorum; hani pek hoş bir tabir değil ama şu anlık en iyi benzetme bu olduğu için. Ama bir psikolojik rahatsızlığı olan biri mutlaka destek almalı. Destek almak sizi küçük düşürmez.)
Şair olmak güzeldir. Şarkıları ezberlemek, tekrardan aşık olmak gibidir.
Ruhuma ait bir mutlaka var.
Peki sizce aşk sayısal mı yoksa sanatsal mı?
Bence delilik.
Next


