Hasret Aksoy'un "Ortak gelecek" başlıklı köşe yazısı
Ülkemiz, son yıllarda ekonomik ve toplumsal alanda derin bir dönüşümden geçiyor. 210 milyar dolarlık borç seviyesinden 650 milyar dolarlara ulaşan dış borç yükü, bütçenin üçte birinin faize gitmesine neden oluyor. Enerji sektöründe üretimin büyük kısmı özel ya da yabancı ellerde toplanmış durumda. Tarım ve hayvancılık alanındaki gerileme, üreticiyle tüketici arasındaki mesafeyi açarken, sofralara gelen ürünün maliyetini artırıyor.
Sadece ekonomi değil, toplumsal yapımız da ciddi bir sınav veriyor. Boşanma oranlarının artması, ahlaki ve manevi değerlerin zayıflaması, düzenin suç üretir hâle gelmesi; geleceğimizi şekillendirecek nesillerin karşısına karmaşık bir tablo çıkarıyor. Dış politika ve ekonomik stratejilerdeki kırılganlıklar, içerideki bu tabloyu daha da ağırlaştırıyor.
Ve evet… Hepimiz güncel durumdan şikâyet edip sadece boyun eğerek hareket edebiliriz. Zamanla buğz etmeyi, yani kötülüğe içten içe karşı durmayı bırakıp fark etmeden onun bir parçası haline gelebiliriz. Ekonomik zorluklar insanı çaresizliğe sürükleyebilir; bu süreçte faiz, kumar ya da başka yanlışlara bulaşmak kolaylaşabilir. Asıl mesele; bu yanlışları sindirip normalleştirmek mi, yoksa bozuk bir düzen karşısında akıl ve vicdanla hareket edip birlik olmak mı sorusudur. Bu kararı verecek olan da dış güçler değil, içimizdeki insanlık, akıl ve vicdandır.
Geçtiğimiz hafta sonu, bu bilinci güçlendirmek ve faydalı olmak adına bir günlük bir eğitime katıldım. Karasu’da iyilik ve güzellik adına gönüllü olarak bir araya geldiğimiz birçok dostumla birlikte uzun süredir güzel çalışmalar yürütüyoruz. Her buluşmamızda hem kendimizi geliştirmeye hem de çevremize ışık olmaya gayret ediyoruz.
Üç çocuk annesi bir kadın olarak, sadece bugünümüz için değil, geleceği inşa edecek evlatlarımız için de mücadele etmemiz gerektiğine yürekten inanıyorum. Çocuklarımıza daha adil, daha güçlü, daha manevi bir toplum bırakmak istiyorsak; hepimiz elimizi taşın altına koymalıyız.
Ekonomik bağımsızlık, ancak üretim temelli bir yapı ve güçlü bir eğitim sistemiyle mümkündür. Tarımın ve sanayinin yeniden canlandırılması, yerli üretimin güçlendirilmesi ve katma değeri yüksek sektörlere yönelmek; sadece borç yükünü azaltmakla kalmayacak, gençlere de umut verecektir.
Toplumsal alanda ise manevi değerlerin güçlendiği, dayanışma kültürünün yeniden hatırlandığı bir iklim oluşturmak zorundayız. Aile kurumunu destekleyen, toplumu bir arada tutan, ortak hedeflere odaklanan bir yaklaşım; suç üretmeyen, aksine değer üreten bir düzenin temelini atar.
Bizim vazifemiz, hakka ve hayra çağırmaktır. Eğitimli bireylerle, bilinçli bir toplumla ve aktif bir sivil ruhla bu dönüşüm mümkündür. Ortak geleceğimiz, ancak omuz omuza vererek şekillenecek.
Bugün bir tercih yapmamız gerekiyor: Ya sorunların altında ezileceğiz ya da bu sorunları birer basamak yapıp yükselmeyi seçeceğiz. Tercih bizim… ve geleceğimiz ortak.


