Aybüke Yıldız'ın "Samimiyetsiz ve Megatron" başlıklı köşe yazısı
Belki de evrene bırakmak gerek kalbimizi.
Özgür hissedin, aşkı kalbinize bırakın. Kulaklarım hızlı rap üstadına emanet.
Şey diyordu şarkısında aslında haklı olan Megatron.
Kalbine inandığım biri ile Ege tarafına ve Yunan adalarına gitmek isterdim. Sokaklarına dalıp şiirler yazmak varken İstanbul’un karanlık kokan sokaklarına dalıyorum ve bazen nefes almak bile yük.
Bir terlik nasıl kalp kıran alet olabilir. Ya çocuklar neden sokaklarda oynayamıyor. Aşkı hissetmek nasıl bir eylem ben hala bilmiyorum güvenebilmek gibi ama güvenmek nasıl bir his, dans etmek gibi mi aşk ama dans etmek nasıl bir hava ki ya da aşk kitap okumak gibi aaa kitap okumak nasıl bir şey biliyorum böyle saatlerce birini dinlemek, hayaller kurmak sanki insan tanımak ve kelimeler ile kusursuzca çay saatine denk gelmek gibi
Anladım aşk kalbimdeki hisler gibi renkler içinde amaçsız ve sadece saygı ile sevmek dahil sahi hiç sevdim mi ben ya da sevildin mi?
Sevilmek, kırıp kırıp özür dilemek mi, yalan samimiyetler mi, işi düşünce çalan telefonlar mı yoksa arkamdan onun kalbi kötü diye iftira atanlar mı? Sahi sevilmek neyse boş verin.
Sevmek mi evet bunu biliyorum sevmek sayısızca okunan kitaplar, gülümseten sohbetler, içilen kahveler, tökezlediğinde uzatılan el, içten sarılmak hatta ağlarken susmam için çemkiren bir dost gibi.
Bu arada rap çalmıyor ama zihnim onun kelimeleri ile ahenk oyununda. Bu hayatta bol bol su içmeyi, kendinize güvenmeyi, hayallerinizi yaşamayı unutmayın. Olumsuz olarak ise kimseye ikinci şans vermeyin çünkü ilkinde kaybeden ikincisinde samimiyetsiz olur.
Bunu bana öğreten arkadaşlarıma teşekkürler. (Yazarın gerçek hayatından bir alıntı)
Kim, nasıl ve nerden hep samimiyetsiz sevgi soruları.
Mesafe girdiğinde kalp bozuluyorsa o insan hiç sevmemiş demektir.
Bir ay önce ertelediğim bir konu vardı. Kendim ile hesaplaşıp o konuyu bitirmem gerekiyordu. Evet bir aydır erteliyordum ve bugün o konuya denk geldiğimde aslında aklım da değil kalbim de bitirmem önemliymiş, zihnime öfke temkinlemiş artık gül bahçesi sunsalar kalbim inanmaz
Çok klişe anlatım demi en basit hali ile.
Kendimi ilk düşündüğüm zaman hep suçlu hissettiğim, sırtımdaki hançerler, yalan dostluklar ve affetmelerimde benim ayıbım olsun.