Selman Yümnü'nün "Sıranı bekle" başlıklı köşe yazısı

Arkadaş ortamındayız, klasik konular “ne olacak bu ülkenin hali”. Herkesin kendine özgü güzel fikirleri var. İlkeyi, aydınlık bir geleceğe taşımak için. Ama bazı olaylar vardır ki ülkenin üzerine bir lanet gibi çöken ve yıllarını ipotek altına alan.

Bu hafta 28 Şubat sürecinin ülke ekonomisine verdiği zararlar ile ilgili yazacağım.

Öncelikle “nereden çıktı bu konu” diyenler olacaktır. Arkadaşımız evini tadilat yaptıracak ve bunun boyacı ustasına ihtiyacı oldu. Zaten sayıca az olan ustalardan randevu alabilmek MHRS sisteminden dilediğiniz doktora sıra almak kadar zor oldu. En erken 1 ay içinde sıra bulunan hastane sırası ile boya ustasında sıra almak kıyasıya yarışır.

Şehrimizdeki nüfusa düşen doktor sayısı ile ev sayısına düşen boyacı ustası sayısı oran olarak nedir çok merak ediyorum.

Bir enflasyonda bu konuda yaşanıyor aslında. Enflasyonun temelinde arz talep dengesizliği olduğu gibi bu konuda da arza (yani usta sayısına) olan talebin çok yüksek olması ürüne ulaşmayı da zorlaştırıyor.

Bu meselenin de temelinde 28 Şubat süreci yatıyor. Zamanında İmam Hatip okullarının önünü kesmek adına tüm Meslek Liselerini de öğrencisiz bıraktılar. Ailelerin sosyal statüleri için çocuklarını üniversite okumaları için baskı altında tutmaları sonucunda BEYAZ YAKALI (yani yöneticiler) olanlardan daha fazla maaş alan MAVİ YAKALAR (yani ustalar) ortaya çıktı. Bu da çok normal değil mi? Doğanın dengesi de böyle işlemiyor mu zaten? Bakır ile altının fiyatı bir olur mu?

28 Şubat darbesi yapıldığında bu darbenin etkileri yüzyıl sürecek deniyordu. Aynen de öyle olacak. Yaklaşık 30 senelik bir süresi geride kaldı ve en ağır etkilerini göstermeye başladı. Hiçbir esnafın yanında çırak yetişmiyor. Kısmen berberler hariç diğer esnafların yanında geleceğin ustaları yetişmiyor. Yakın gelecekte pantolon paçası yapamayan moda tasarım mezunu işsiz, evin tadilatını yaptırmak için usta bulamayan iç mimar, arabanın motorunu tamir edemeyecek mühendisler türeyecek.

Acı ama gerçek. Şu an farkında olmadan tarihe tanıklık ediyor ve yaşayan son ustaları izliyoruz.

Bu sebeptendir ki usta bulmak için tıpkı hastaneye gidebilmek için SIRADA BEKLEYECEĞİZ. Bu süreç ne kadar sürecek ön görmek biraz zor ama toplum sosyolojisi değişmedikçe yani çocuklarının geleceğinin sadece diploma denilen kağıt parçasına bağlı olduğu yanılgısından çıkılmadıkça zor görünüyor.

İnsanları üniversite mezunu yaparak beklentileri yükseltiliyor ve sonrasında gerçek hayatla karşılaştıklarında depresyona girmelerine sebep olunuyor.

Yeni düzenlenen müfredatın da hayatın gerçeklerine ne kadar merhem olacağını göreceğiz. Ama bu ülkenin bir 30 yıl daha kaybetmesine müsaade edilmemeli. Sadece ideolojik yaklaşımlarla oluşturulan müfredat ne sağlığa ne adalete ne de ekonomiye fayda sağlamaz.