Ayşenur Elmacı'nın "Sorumluluklarımızı unutmayalım" başlıklı köşe yazısı
1 Haziran Pazar günü itibarıyla Karasu sahilinde görevlerine başlayan cankurtaran ekipleri, yaz sezonunun habercisi oldu. Yaz tatilinin başlaması ve bayramın yaklaşmasıyla birlikte Karasu, her yıl olduğu gibi bu yıl da ciddi bir nüfus artışıyla karşı karşıya kalacak.
Sahil boyunca kurulacak şemsiyeler, denizin serinliğine koşan çocuklar ve huzur arayan tatilcilerle birlikte hareketlilik de doruğa ulaşacak. Ancak bu kalabalığın beraberinde getirdiği sorumlulukları da unutmamak gerekiyor.
Cankurtaran ekipleri, üç ay boyunca vatandaşın güvenliği için mesai yapacak. Görevleri sadece suya girip birini kurtarmak değil; aynı zamanda güvenli bir tatil ortamı oluşturmak, vatandaşlara rehberlik etmek ve tehlikelere karşı önleyici müdahalelerde bulunmak. Bu nedenle tatilciler olarak bizlere de düşen sorumluluklar var. Öncelikle, cankurtaranlarımızın uyarılarına kulak vermek, güvenli yüzme alanlarının dışına çıkmamak ve özellikle çocuklarımızı sahilde kontrolsüz bırakmamak, büyük önem taşıyor.
Boğulma vakaları ne yazık ki her yaz canımızı yakıyor. Bu tür olaylarda saniyeler bile hayati önem taşırken, sağlık ekiplerinin müdahale süresi de kritik bir hale geliyor. Hem sahil boyunca hem de trafikte sağlık ekiplerine yol vermek, onların işini kolaylaştırmak hepimizin insanlık görevidir. Kaza ya da acil bir olay karşısında siren seslerini duyduğumuzda yapılması gereken şey basittir: Panik yapmadan, fermuar sistemini uygulayarak hızlıca yol vermek.
Karasu sahili bizlere sadece deniz keyfi sunmuyor; aynı zamanda bilinçli tatil yapmanın, sorumluluk almanın da bir sahnesi oluyor. Bu yaz hepimiz hem kendi güvenliğimiz hem de diğer vatandaşların huzurlu bir tatil geçirmesi adına biraz daha dikkatli, biraz daha duyarlı olmalıyız. Unutmayalım, bir hayat kurtarmak bazen sadece bir adım kenara çekilmek kadar basittir.
BİR POŞETLİK DUYARLILIK
Özellikle Karasu gibi güzellikleriyle ünlü sahillimiz, yaz boyunca binlerce misafiri ağırlayacak. Fakat ne yazık ki, denizin mavisine yakışmayan bir manzara da her yaz tekrar ediyor: Çöpler, plastik şişeler, izmaritler, yarım bırakılmış piknik artıklarının arasına sıkışmış bir yaz tatili…
Deniz sadece su değil, hayatın kendisi… Kumlar sadece güneşlenmek için değil, çocukların kahkahalarla kale yaptığı, ailelerin yürüyüş yaptığı alanlardır. Bir plastik poşet, doğada yüzlerce yıl kalabiliyor. Bir pet şişe, sadece birkaç saatlik serinlik için kullanılabilir ama doğada yüzyıllarca kirlilik yaratmaya devam eder. Bu kirli mirası geleceğe bırakmak, ne bizim hakkımız ne de vicdanlı bir davranış.
Oysa çözüm çok basit. Yanımızda küçük bir çöp poşeti taşımak, piknik sonrası çöplerimizi toplamak, sigara izmaritini kuma değil, uygun bir kutuya atmak. Bunlar küçük gibi görünse de sahillerimizin temizliği için büyük adımlar. “Belediye zaten her sabah kum üzerinde temizlik yapıyor” deyip kenara çekilmemeliyiz. Asıl sorumluluk sahili kullanan biz insanlarda.
Karasu sahili hepimizin ortak alanıdır. Bu güzellikleri korumak da hepimizin görevi, bugün bıraktığınız bir çöp, yarın çocuğunuzun oynayacağı kumda karşınıza çıkabilir. Bu yüzden gelin, hep birlikte bu yaz bir fark yaratalım. Sahillerimizi kirletmeyelim, temiz tutalım. Çünkü temiz bir çevre, saygılı bir toplumun aynasıdır.