Remzi Akbaş'ın "Boşuna zaman kaybı" başlıklı köşe yazısı
Asgari ücret görüşmeleri ile ilgili her yıl aynı senaryo oynanıyor.
15 kişilik Asgari Ücret Tespit Komisyonu'nun 5'i kamu (hükümet), 5'i işveren, 5'i de işçi temsilcilerinden olmak üzere 15 kişiden oluştuğunu biliyoruz.
Böyle bir yapılanmada çalışanlar lehine karar beklenebilir mi?
Türk-İş de bu yüzden itiraz ediyor. "Komisyon eşit temsil edilmeli" diyor.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan da bu isteğe sözde optimist yaklaşarak, komisyonun yapısıyla ilgili temsilci sayısını 5 işveren, 5 işçi 1 hükümet şeklinde çalışma başlatacağını açıklamış.
Yani kusura bakmasınlar da insanın aklıyla dalga mı geçiliyor?
Bu şekildeki yapıyla önceki arasında ne fark var?
Sadece rakamsal değişiklik yapılıyor. Karar alma çoğunluğu yine işveren ve hükümet tarafında oluyor. Hatta oylama eşit olsa bile komisyon başkanının olduğu tarafın sözü geçiyor.
Bu durumda hükümet işçi tarafına tercih kullanır mı? Eğer böyle bir niyeti olsa mevcut durumda da tercihini işçi tarafına kullanabilir, elini tutan yok!
Haaa... Daha önce bunu yapmadı değil. Ancak o dönemler seçim öncesiydi, sandık korkusu vardı...
Bakınız:
Türk-İş'in yaptığı araştırmaya göre Kasım ayında açlık sınırı 29 bin 828 TL, Bekar bir çalışanın yaşama maliyeti 38 bin 752 TL olmuş. Buna göre asgari ücretin ne kadar olması gerektiğini bir düşünün. Aralık ayında da bundan aşağı olmayacaktır.
Diğer yandan özel sektörün durumu da iç açıcı değil.
Asgari ücret belirlenirken sadece çalışanın değil, özel sektör işletmelerin mali yapısını da göz önüne almak gerekiyor.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, TİSK 29.Olağan Genel Kurulu'nda "İşçi ve işveren arasındaki ilişkilerde baktığımız yer hak, adalet eksenindedir. Kimsenin mağdur olmadığı bir sistem hepimizin önceliğidir" derken topu işverenler temsilcisi TİSK'e atarak "Ellerini taşın altına koymalarını bekliyorum" dedi.
İyi güzel de bu adalet nasıl sağlanacak bilinmiyor. Burada sadece işverenler değil, hükümetin de o taşın altına elini sokması gerekiyor.
Bakınız, bu yılın 11 ayında 217 işletme ekonomik sorunlar ve rekabet gücünün azalması nedeniyle iflas etti. Geçen yılın tamamına göre artış yüzde 64,39 olarak hesaplandı. Ayrıca konkordato kesin mühlet kararı verilen firma sayısı da geçen yılın tamamına göre yüzde 82 artarak bin 506’ya yükseldi.
Türkiye'de çalışan nüfusun yarısından fazlasının asgari ücret düzeyinde ve altında maaş aldığını da bilmenizi isterim.
Bu bilgiler bize şunu gösteriyor:
Asgari ücret Türk-İş'in öne sürdüğü oranda artırılırsa birçok işletme ya işçi çıkaracak ya da işletmenin kapısına kilit vuracak. O nedenle çalışma barışını sağlayacak regülasyonu iyi ayarlamak lazım.
Aslında konuya sadece ücret tarafından bakmakta yanlış. Çoğu işletmelerde çalışanlar; haftalık mesai primleri, yıllık izinleri ve bayram ikramiyeleri gibi haklardan mahrumlar. Bu sorunları da çözülmeli. Bütün bunlar şu aşamada zor ama olanaksız değil.
İlk toplantısını 12 Aralık Cuma günü Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı'nda yapan Asgari Ücret Komisyonu görüşmelerine Türk-İş tarafı katılmadı. Gerçi katılsa da katılmasa da sonucu etkileyecek nihai kararı diğer taraf veriyor.
O nedenle bence bu toplantılar zaman kaybından başka bir şey değil.
Next


