Marx’a göre toplum, alt yapı ve üst yapıdan oluşmaktadır. Alt yapı ve üst yapı karşılıklı etkileşim içerisindedir ve alt yapı her zaman üst yapıyı belirlemektedir. Marx’ın sosyolojik kuramının temelleri özellikle 1859’da yayınladığı ‘Ekonominin Eleştirimi’ adlı yapıtında şunları söylemektedir: “Uzun uzadıya uğraştıktan sonra eriştiğim ve bütün incelemelerime öncülük eden genel kanaatlerimi şöyle özetlemek mümkündür. İnsanlar toplumsal üretim işinde, zorunlu ve iradelerinden bağımsız olan belirli birtakım ilişkilere girişirler; bu üretim ilişkilerini, üretim ilişkilerinin toplamı da toplumun ekonomik yapısını meydana getirir. İşte toplumsal bilincin belirli biçimlerini karşılayan kanun ve politik üst yapılar hep bu gerçeklik hep bu gerçek temel üzerine kurulmuştur. Maddi hayattaki üretim biçimi politik tinsel yani manevi toplumsal oluşumların genel karakterini belirtir. İnsanların bilinci geçim yolunu belirtmez, tam tersine geçim yolu onların bilincini belirler.”

Yani Marx Başkan der ki ekonomik alt yapı olmazsa bir ülkede ne siyaset olur ne sağlık ne eğitim ne başka bir şey. Üniversite okurken biraz daha hayalciydim önce eğitim aga eğitim olmazsa işleyen sağlıklı bir düzen kurulamaz modern dünyada diyordum sonra bakış açım biraz daha realistleşti. Gerçek dünyayı gördüm. Irak'ı, Mısır'ı, Suriye'yi gördük şimdi orada eğitimden bahsedebilir miyiz? Yada Afrika'da?

Marx'ın bakış açısı yaşadığı dönemin koşullarında da çok normal aslında. 1800' leri bizzat yaşamış yani Sanayi Devrimi'nin içinde doğmuş diyebiliriz. Fakat bu düşünce modern dünyanın gerçeklerini yansıtıyor mu yoksa biraz eskide mi kaldı? Kesinlikle eskide kalmış diyemeyiz çünkü ekonomisi güçlü olmayan ülkelerde maalesef herhangi bir gelişme ve ilerleme olamıyor. Fakat eğitim bu yapının kaçıncı katmanını oluşturuyor? Yani eğitim seviyesi düşük bir ülkede bu çağda ekonominin güçlü olma ihtimali var mı?

Osmanlı'nın hüküm sürdüğü yıllar ve daha öncesinde bu mümkündü fakat uzay çağında dünya çok değişti ve dönüştü. Ekonomisi en büyük ülkeler sıralamasıyla, eğitim seviyesi en yüksek olan ülkeler sıralaması, olimpiyatlarda en çok madalya alan ülkeler sıralaması, sanatta ve bilimde en ilerde olan ülkeler sıralaması da aşağı yukarı aynı. Bu veriler tesadüfleri yansıtmıyor bize bir gerçekliği gösteriyor.

Çağımızda sadece paranın olması yada sadece kalifiye insan sayınızın yüksek olması yada uluslararası nitelikte onlarca sporcunuzun olması, sadece bilimsel buluşlar ve araştırmalar yapmanız da yalnız başına bir şey ifade etmiyor. Belli oranda bir bütünlük içerisinde hepsinden elinizde olmazsa geri kalıyorsunuz.

Ülkemize geldiğimizde ise bunlardan hangilerine sahibiz diye düşünüyorum. Ekonomimiz çökmüş ve bozuk, sanatta, teknolojide ve bilimde ne üretiyoruz sıfıra yakın. Uluslarlararası seviyede kaç sporcumuz var 10'dan fazla mıdır? Gazeteci özgürlüğünde dünya sıralamasında sonlardayız. Yargı organlarımız ve devlet erkanı parti devleti modeline göre ayarlanmış, sağlık hizmetleri kusurlu. Benim açımdan bunlar düzeltilebilir, iyileştirilebilir ve modernize edilebilir. Umudum var henüz kaybetmedim.

Fakat eğitime geldiğimizde içimi bir karamsarlık kaplıyor. Çok fazla sorun var, çok fazla adaletsizlik, becerisizlik, boş vermişlik, liyakatsizlik, plansızlık sayamadığım daha onlarca şey var. Bırakın abi her işinizi saçma sapan gündem yaratma çabalarınızı yok Ali Erbaşmış, yok Talibanmış, yok Kanal İstanbul’muş bilmem ne. Kaliteli bir nesil yetiştiremiyoruz. Yaratıcılığı olmayan, üretmeyen, düşünmeyen, sorgulamayan, araştırmayan, okumayan, genel kültürü yerlerde olan, yabancı dil bilmeyen, sanata öcü gibi bakan dangıl dungul bir nesil istiyorlar. Yönetmesi kolay bir nesil, biat eden sorun çıkarmayacak bir nesil.

Tarihi bütün değerlerimizi silmek, badem bıyıklı gençler yetiştirmek istedikleri bir oyunun içindeyiz. Karanlığa gidiyoruz, önümüzdeki ilk genel seçimlerde fazlaca gündemde olan Squid Game dizisinden bir replikle; dilerseniz oy çokluğuyla bu oyunu sonlandırabilirsiniz.