Nevtan Angün'ün "Karasu’nun risk durumu" başlıklı köşe yazısı

Büyük depremin üzerinden neredeyse 25 gün geçti (bu yazıyı yazdığım an itibariyle). Ülke genelindeki vatandaşlarımız gibi Karasu’daki vatandaşlarımız da bir kez daha deprem gerçeği ile yüz yüze kaldı. Beraberinde de deprem korkusu insanın içine kabus gibi çöktü.

Geçtiğimiz haftalarda Karasu’nun risk haritasını ortaya koyan bir haber yayınladık. Karasu’nun içini rahatlatan haberi bekliyormuş demek ki insanımız, haber 136 bin okunma aldı. Prof. Dr. Okan Tüysüz’ün Türkiye’deki en riskli 45 il ve 110 ilçeye yönelik açıklamasına göre Sakarya’daki en riskli ilçeler Akyazı, Arifiye, Ferizli, Hendek, Karapürçek ve Sapanca olarak belirtilmişti.

Karasu, bu listede yer almadı. Bu demek değil ki Karasu’ya bir şey olmaz! Onu Allah bilir. Ama deprem gerçeğinin temelinde kader değil tedbir ve bilim yatıyorsa risk düzeyi denilen bir olgu var. 1999 depremini hatırlayalım. Fay hattına sadece 50-60 km uzaklıkta bulunan ilçemizde çok az sayıda hasar meydana gelmişti.

Fakat bir detay var ki Karasu’yu bekleyen tehlike konusunda kafalarda soru işaret bırakmıyor değil. Zemin sıvılaşması denen tehlike Karasu’yu etkileyen bir tehlike boyutuna gelir mi? 1999’da bu kadar yapılaşma yoktu, yatay şehirleşme geniş değildi. Zeminimizin kum olması ve sulak, batak bir zemin olması elbette depremin şiddetini azaltır ama bir kovadaki ıslak kumun sallanması durumunda üzerindeki nesnelerin kuma batması durumu ilçede yaşanabilir mi? Bu belki yıkım kadar can kaybı getirmez ama maddi hasara ve mal kaybına sebep olur. Allah şimdiden muhafaza eylesin.

İNSANLARIN DEMOKRATİK HAKKINA SAYGI

Ülkemizdeki siyasi bölünmüşlük ve terbiye sınırlarını zorlayan atışmalar, ne yazık ki depremle bir kez daha had safhaya çıktı. Sosyal medya, birbirine hakaret eden, aşağılayan paylaşımlarla doldu. Hükümet ile devleti birbirine karıştıranlar hem iktidar hem muhalefet kanadında birbirini yedi durdu. Dibimiz kat be kat yine oyuldu yani. Yine ayrıştık, yine bölündük. Kimsenin kazanamayacağı bir savaş bir kez daha hortladı.

İktidar, muhalefeti yerden yere vurdu; muhalefet, iktidarı istifaya davet etti. Fakat ortadaki tablo çok vahim bir hal almaya başladı. Bireysel tepkiler, kitlesel tepkilere dönmeye başladı. Kitlelere aşağılamanın üst seviyeleriyle ithamlar arttı. İnsanımız şunu unutuyor:

Her bireyin bir siyasi görüşü ve desteklediği parti vardır. İster beğen ister beğenme saygı duymak zorundayız. İnsanların muhalefeti eleştirme ve iktidarı istifaya davet etme hakkı vardır. Bu bir demokratik özgürlüktür. Lütfen hükümet ile devleti karıştırmayalım. Hükümetler, devletin emanetçisidir. Devlet bakidir, hükümetler geçicidir. Edebinizden lütfen ödün vermeyin. Muhalefete ve iktidara hakaret etme hakkına sahip değilsiniz. Ama sonuna kadar eleştiri hakkına sahipsiniz.