Beyza Bayraktar'ın "Oryantasyon sürecinde ailenin rolü" başlıklı köşe yazısı

Okulun ilk günlerini hatırlayın, kapıda bekleyen minik eller, biraz ürkek ama meraklı bakışlar, sırtında yepyeni çantasıyla kocaman görünen küçücük bir beden. İşte bu an, sadece çocuk için değil, anne ve baba için de unutulmazdır. Gurur, heyecan, umut ve kaygı hepsi bir arada. Bir yanınız “Artık büyüdü” derken, diğer yanınız “Acaba bensiz yapabilecek mi?” diye düşünür. İşte tam da bu noktada ailenin tutumu, çocuğun okula uyum sürecinde belirleyici bir rol oynar.

Çocuğunuz yeni bir dünyaya adım atarken, sizin rehberliğiniz ve yaklaşımınız onun güven duygusunu şekillendirir. Peki, bu süreçte anne-baba olarak bizlere düşen en önemli görev ne?

Öncelikle, çocuğunuzu emanet ettiğiniz okula ve öğretmenine güvenmek. Çünkü güven duygunuz çocuğunuza da yansır. “Öğretmenine güveniyorum, çok eğlenceli birine benziyor” gibi cümleler, onun için köprü olur. Okulun koyduğu giriş-çıkış saatlerine uymak da aynı derecede kıymetlidir. Rutinlere sadık kalmak, çocuğun yeni düzeni daha kolay benimsemesine yardımcı olur.

Gelelim vedalara kapıda uzun uzun sarılmalar, defalarca öpmeler, “hadi ben gidemedim, bir kere daha öpeyim” gibi oyalanmalar aslında çocuğun ayrılık kaygısını artırıyor. Çocuk bunu “Annem-babam gitmek istemiyor, demek ki kötü bir şey olacak” diye yorumluyor. Bu da öğretmeniyle bağ kurmasını geciktiriyor. Oysa kısa ve net bir veda hızlı uyum demektir. Güven veren bir cümle, sıkı bir kucaklama ve kararlı bir ayrılık işte hepsi bu.

Şunu da biliyorum bazen ağlayan bir çocuğu bırakıp gitmek anne-baba için çok zor olabiliyor. Ama inanın, sizin kararlılığınız onun kendini güvende hissetmesini sağlıyor. İlk günlerde birkaç dakika süren ağlamalar çok doğal. Hele ki evde ağladığında istediğini kolayca elde edebilen çocuklar, okulda da bu yöntemi denemek isteyebilir. İşte tam da bu noktada sabırlı, sakin ve net duruşunuz çok önemli.

Bir de işin hazırlık kısmı var. Okul başlamadan önce çocuğunuzu kısa süreli ayrılıklara alıştırmak süreci çok kolaylaştırır. Oyun grupları, kısa sosyal etkinlikler ya da gün içinde yapılan minik ayrılıklar, “annem-babam olmasa da keyifli vakit geçirebilirim” deneyimini yaşatır. Evde okul rutinlerini oyunlaştırmak, ayrılık duygusunu basit cümlelerle isimlendirmek (“Şu an üzgünsün, seni anlıyorum çünkü ayrılıyoruz”) de oldukça destekleyicidir.

Ve sabah rutinleri, araştırmalar gösteriyor ki, öngörülebilir bir sabah düzeni çocuğun kaygısını azaltıyor, güven duygusunu artırıyor. Buna karşılık, erken saatlerde ekrana dalmak ya da evin dışında uzun oyunlara kapılmak, sınıfa uyumu zorlaştırıyor. Bir de dilimizi dikkatli seçmekte fayda var: “Ağlama” ya da “Bak herkes ne güzel gidiyor” gibi cümleler yerine, güven veren, pozitif bir dil çok daha yapıcı oluyor.

Unutmayın, oryantasyon süreci sadece çocuğunuz için değil, sizin için de bir yolculuk. Siz ne kadar sakin, güvenli ve kararlı durursanız, çocuğunuz da yeni hayatına o kadar hızlı adapte olur. O yüzden kapıdan ayrılırken aklınızda tek bir şey olsun kısa, net ve güvenli bir veda, en büyük armağanınızdır.