Faruk Aydın'ın "Tanrının gazabı" başlıklı köşe yazısı

“Bilim bizi tanrıların gazabından kurtarır” diye yazıyordu İskenderiye Kütüphanesi girişinde… Milattan önce 3. yüzyılın başlarında kurulan bir kütüphane, yani 2300 yıl geriden bize ders veriyor. Gerçekten de bilim tanrıların gazabından bizi korur mu?

2011 yılında Japonya’nın Tohoku bölgesinde 9.0 büyüklüğünde bir deprem meydana geldi. 6 dakika süren bu deprem nedeniyle ölen insan sayısı sadece 667’dir. Depremin ardından tsunami olur. Binlerce insan boğularak ölür ve ölü sayısı 19.000’i geçer. Öyle büyük bir deprem ki Dünya ekseni yerinden 15 santim kaymıştır ve 24 saatlik bir gün 1.8 mikrosaniye (1 saniyenin milyonda biri kadar) azalmıştır. Yani zamanı yok eden bir depremdi. Öyle olmasına rağmen sadece 667 kişi ölmüştür. Kahramanmaraş merkezli depreminin 20 katı büyüklüğünde bir deprem düşünün. Ayrıca Japonya’da 7 büyüklüğü üzerinde birçok depremler olur ve bazen hiç can kaybı yaşanmaz.

Kahramanmaraş merkezli deprem değil, depreme karşı almadığımız tedbirsizlikler çok canımızı yaktı. Yer açılsın diye binaların alt kolonlarının kesildiği ile ilgili haberleri duyunca insan deliye dönüyor. Depremin öncesi ve sonrası, depremden daha çok canımızı yaktı. Söyleyebileceğim tek şey, “Süslü cümleler ile, göz yaşları ile karizmatik olunmuyor. Bilim ile karizmatik olunuyor. Japonlar ne kadar karizmatikler, değil mi?”

Sonuç: DEMEK Kİ OLUYORMUŞ!