Sakarya il merkezinde hali hazırda Karasu’ya vurmak için nöbetleşe bekleyen birileri ne yazık ki var. Ne yazık ki de bunu yapanlar bizim meslektaşlarımız. Bu da bizi ziyadesiyle üzüyor.

Eleştirmekle, vurmak arasında çok kalın bir çizgi var. O çizgiyi aşmak da başarı gerçekten. Her zaman deriz basın eleştiri hakkına sahiptir ama çözüm önerisiyle birlikte yaparsa samimi ve faydalı olur.

Karasu’ya 50 kilometre uzaktaki ilçede olan kazayı, 40 kilometre uzağımızda dahi olsa “Karasu yolu” olarak göstermek, “Karasu mavi bayrağı kaybetti” demek, “Kocaali sahili daha güvenli” yazmak... Son haftada gözüme çarpan kasıt dolu ifadeler.

Karasu’da mavi bayrak alabilen iki adet dar alanlı plajımız var. Biri Sahil park Plajı diğeri ise 32 Evler Plajı. Mavi Bayrak almak için deniz suyundan kumuna, yolundan her ayrıntısına kadar en az 38 maddeyi yerine getirmiş olmanız lazım.

İki plajın deniz suyu neyse, Karasu’da kullanılan 9 kilometrelik sahilin suyu da öyle zaten. Engelli parkuru, duş, uyarı levhası, çöp kovası, temiz kum vs. vs. 38 maddeden biri eksik olsa mavi bayrak alınamıyor.

Sahil Park Plajı mavi bayrağı kaybetti. Ama yaygara koparılacak kadar bir sorun değil. Orada yine denize girilebilecek ve akşam sudan çıkınca kimse ölmeyecek. Ertesi gün yine git gir güvenle. Dedim ya 38 maddeden biri eksik olsa alamazsınız bayrağı.

Neden vazgeçildi bayraktan peki? Sahil Park Kafe önündeki duş alma alanlarının kaldırılması planlanıyor. Sebep bu. Bence olumlu da... Plaj futbolu sahası yanındaki kabinleri de duş sistemlerini de tahrip edenler oldu. Kafenin önünde mayosunun içine su tutan kişileri izlemek açıkçası hoş da değil. Kaldırılmasa başka çözüm yolu olabilir miydi? Elbette, yeri değiştirilebilirdi.

Ama mavi bayrak bir simgedir. Dışarıdaki adam 30-38 madde bilmez. Mavi bayrak bir güvencedir. Devlet bu sahile kefil olmuş demektir. Kaybedilmemesi daha doğru olurdu kanısındayım. Kişi ve kurumların öncelik değerleri vardır mutlaka. Vatandaşın ve basının da eleştiri hakkı olduğu gibi. Ama lütfen eleştireyim derken yerle yeksan etmemeye gayret gösterin siz yine de...

TEK SUÇLU LİMAN MI?

Geçtiğimiz günlerde Karasu’nun bir şansı olarak gördüğüm ve Öncü Karasu Gazetesi ile Karasu Haberleri İnternet Medyası’nın köşe yazarı da olan Karasulu Tarihçi Oğuzhan Kır ile bir konuda sohbet ettik. Gözümüzün önünde olan ama aklımıza gelmeyen bir nüansa temas etti.

“Abi, Karasu’daki sahil erozyonunda tek sorumlu liman olmasa gerek” dedi. “Evet, en büyük fiziki neden o ama devamını da insanlar getirdi” diye konuştu. “Nasıl yani?” dedim. Şunları anlattı:

Doğu ve Batı Karadeniz Caddelerinde insan eliyle bitki örtüsü ve kum tepeleri tahribata uğratıldı. Bu da sadece kıyı erozyonu değil, rüzgar erozyonu ve yapılardaki rutubeti de arttırdı.

Küçük Karasu ve Kuyumcullu ile İhsaniye ve Denizköy sahillerinde bu sorun, iki cadde bölgesinde olduğu kadar yok. Çünkü bu sahilin doğal bir bitki örtüsü var, onlar da bodur çalılar, dikenlikler ve sazlıklar. Ayrıca kum tepeleri de bir tampon görevi görüyor.

Bugün kum tepelerini öyle veya böyle düzledik. Şimdi de yapılan duvar ile suni önlem alınmaya çalışılıyor. Ama doğal kum tepeleri ve çalı örtüsü kadar etkili olur mu, sanmam.

Hatırlıyorum 1990'lı yıllarda denize gitmek için, yoldan en az 100-150 metre koşardık ayağımız kumda yanarak, bazı yerlerde de Sabuha filmi çeker gibi tepe aşardık ve denizi görünce sevinirdik. Bol bol da böğürtlen yerdim Ağustos ayında yine sahil şeridi üzerinde. Neticede doğadan aldığını, doğa da senden bir şekilde geri alıyor işte.

KADER DEMEYİN, ÖNLEM ALMAYI DENEYİN

Allah’a şükür kazalar bu aralar azaldı. Ne hikmetse Karasu’nun belli noktalarında kazalar tekerrür ediyor. Biz de buna kader diyoruz.

Değil arkadaş, kader değil. Kaderi biraz da insanlar kendileri tayin eder. Tedbir kuldan, takdir Allah’tan. Koyun gibi doğup, ölmeyiz. Sana yazılan kadere giden yolu sen belirlersin. İster münferit ister kurum olarak.

Karasu’nun çeşitli yerlerinde kasıtlı yapılmış gibi hatalı yollar var ve bu noktalarda sürekli kaza oluyor. Karayolları biliyor o yerleri. Yaz sezonu gelmeden o noktalara bir çözüm Allah aşkına...