Remzi Akbaş'ın "Korkma!" başlıklı köşe yazısı
Siyasi kavramlardan biri "böl ve yönet" stratejisidir. 50 yıl öncesinden beri zihnimizin derinliklerine kazınmıştır bu. Dünyadaki büyük güçlerin, bizim gibi daha küçük ülkeleri bölerek yönetmek istediklerini, bu yöndeki stratejileri her daim geçerli olduğunu düşünürüz.
"Bölünerek yönetilmekten" endişe etmemizin en büyük sebebi ise, bunun bize esaret getireceğini düşünmemizdir. Dış güçler bizi esir etmek, özgürlüğümüzü yok edip bizi diledikleri gibi kullanmak için "böl ve yönet" stratejisini uygulamaktadırlar. Ancak madem kimsenin esiri olmak istemiyoruz, o zaman bir başka tehlikeli stratejiyi daha akılda tutmamız gerekiyor.
Bu "Korkut ve yönet" stratejisidir.
Bu stratejinin en başarılı uygulamaları, Nazi Almanya’sı ve Stalin Rusya’sı gibi totaliter rejimlerdir. Tüm bu rejimlerde, insanlar sistematik biçimde korkutulmak suretiyle "esir" edilmişlerdir. Onları esir edenler ise, ülkelerini "bölüp yöneten" dış güçler değil, "korkutup yöneten" iç güçlerdir.
Amerika eski başkanlarından Franklin D.Roosevelt'in ünlü sözünü hatırlayalım:
"Kendisinden korkmamız gereken tek şey, korkudur."
Bunları aklımıza tutarak günümüz Türkiye'sine baktığımızda, enteresan bir tablo ile karşılaşıyoruz. Malum, Türkiye kurulduğu günden beridir, "iç ve dış düşmanlar tehlikesi" ile korkutulup duruyor. Bu korkulara kaynaklık eden senaryoların hemen hepsinin hayal ürünü olduğu ise biraz araştırınca ortaya çıkıveriyor.
2018 seçimlerinden sonra uygulamaya konulan yeni anayasa sisteminde biraz otoriter biraz demokrasi biraz teokrasi olmakla birlikte asıl sorun "anayasal hakların" tırpanlanarak "yargı sopası" ile toplumun korkutularak yönetimine şahit oluyoruz.
Bunun örnekleri arasında; siyasi parti başkanlarını, seçilmiş belediye başkanlarını, gazetecileri, akademisyenleri, sendika ve sivil toplum örgüt temsilcilerini, iş insanlarını, öğretim görevlileri ile öğrencilerin günlerce, aylarca hatta yıllarca tutuklanmalarında görüyoruz.
Unutmayalım, Türkiye'nin gerçekten ölüm-kalım savaşı verdiği yıllarda bile Mehmet Akif, İstiklal Marşı'na "Korkma" diyerek başlamıştı. 104 yıl sonra kalkıp da topluma "korkun" diyenlere itibar etmemek gerek. Onların stratejisi korkutarak yönetmek...
O halde bir karar verilmeli:
"Hak, hukuk ve adalet" mücadelesinde korkma. Korkarsan nasıl çıkılır aydınlığa!