Ali Keskinsoy'un "Kurbana dair bilmemiz gerekenler" başlıklı köşe yazısı

Kıymetli okuyucularım; malumunuz Kurban Bayramı yaklaşıyor. Kurbanla alakalı çok mesajlar alıyorum, bu o yüzden merak ettiğimiz sorulara cevap bulmak adına kurbana kadar bilmemiz gereken bazı konular hakkında yazı yazmaya ihtiyaç duydum.

Kurban ne demektir? Öncelikle buradan başlayalım. Kurban, Arapça bir kelime ve manası yakınlaşmak, yaklaşmak demektir.

Kimin kime yaklaşması? Kurban kulun Rabbine yaklaşması, yakınlaşması için bir vesile bir sebep olan ibadettir.

Yani o bizim kurban günlerinde, Allah için kanlarını akıttığımız, “Bismillahi Allahuekber” diyerek, Allah yolundan kurban ettiğiniz hayvancağızlardır. Keçi olur, koyun olur, koç olur, deve olur, sığır olur, bu hayvanlar aslında bir yakınlaşma vesiledir.

Kimin yakınlaşması; kulun Rabbiyle yakınlaşmasına bir vesiledir. O yüzden onlara kurban denilmiştir.

Nasıl yaklaşacak kul; aslında biz, o kurbanları keserken, “Yarabbi nasıl ki bu hayvancağızı böylece senin yolunda harcıyorsam, kanını akıtıyorsam, canımı malımı her şeyimi, ben senin yolundan böylece feda edebilirim yarabbi” demektir.

İşte bu anlamda kul, kurban ibadeti ile birlikte ne yapmış oluyor, rabbine yakınlaşmış oluyor. Kurban ibadeti insanlık tarihi kadar eski olan bir ibadet. Rabbimiz Maide süresi 27.ayetikerimesinde buyuruyor ki; “Ey habibim onlara Adem’in iki oğlunun yaşadığı hadiseyi dost doğru bir şekilde aktar, anlat, öğret.”

Neydi onların hadisesi? Habil ile Kabil, aralarında bir anlaşmazlık olmuştu ve dediler ki; “Allah’a kurban adayacağız, ikimizde bir şeyler sunacağız, hangimizin kurbanı kabul edilirse onun davasında haklı olduğu ortaya çıkacak.” Fakat tefsirlerde ayrıntılı bir şekilde anlatılıyor, o günkü kurban ibadetinin mahiyetiyle bugünkü, birebir aynı değil. Tefsirlerde farklı farklı konuyla ilgili anlatımlar var. Mesela diyor ki, bir dağın tepesine bir hayvan koyarlardı, eğer bir ateş gelirde onu alırsa, kurban niyetiyle koyuyorlar. Allah yolunda kurban etmek niyetiyle, eğer bir ateş gelip de onu alırsa kurbanı kabul edilmiş oluyor.

Ya da o zaman mahsullerden, bağ bahçelerde bulunan mahsullerden, toprak mahsullerinden, tarlalardaki ekinlerden, böyle bir parça bir araya toparlıyorlar, onları koyuyorlar, onlardan da o gün için kurban oluyordu. Yani burada maksat, Allah için bir şeyleri ortaya koymak, bir şeylerden fedakarlık yapmak, vazgeçmek. Bir dağın tepesinde yüksek bir tepeye koyuyorlar, eğer ateş gelip de onları oradan alır giderse, kurbanın kabul edildiği anlaşılıyor. İşte Adem aleyhisselamın iki oğlu, Habil ile Kabil, böyle bir kurbanda bulundular.

Maide süresi 27.Ayetin devamında ise; hani ikisi de Allah adına kurban ortaya koymuştu da bir tanesinin kurbanı kabul edildi, fakat diğerininki kabul edilmedi. Demek ki Allah için yaptığımız ibadetlerin hepsi kabul edilecek diye bir şey yok! 5 sene, 10 sene, 50 sene namaz kıldık, bu namazların kabul edilme garantisi var mı? Yok! Ömür boyu oruç tuttuk, bir ay boyunca Ramazan’da sıcak günlerde, uzun günlerde oruç tuttuk, kesin olarak kabul edileceğini biliyor muyuz? Allah için bir cami yaptırdık, bir Kur’an Kursu yaptırdık, Allah yolunda bol bol paralar harcadık, bunların makbul amel olduğu ile ilgili bir garantimiz var mı? Yok… Kıyamet günü hesaba çekilecek üç kişinin durumunu; birincisi şehit, ikincisi parasını Allah yolunda harcamış zengin, üçüncüsü de insanlara ilmini aktaran alim kişi, bilgili kişi, hoca efendi. Evet ama bunlara ne olmuştu, cehenneme atılmışlar, yaptıkları ameller kabul edilmemiş. Onun için yaptığımız hiçbir amelin, kabul edilmedi garantisi yoktur muhterem müminler. O yüzden bir ameli yapmakla işimiz bitmiyor, o ibadeti hakkı ile ifa etmemiz lazım. Bütün inceliklerini öğrenerek, detaylarını öğrenerek, en güzel şekilde yerine getirmemiz lazım.

Hani çok sevdiğiniz bir misafirin geldiğini düşünün, ona sofra hazırlayacaksınız, yani bir çorba bir pilav koyup yetinir misiniz? Yetinmezseniz değil mi? O sofraya en özel yemekleri koyarsanız, bütün detayları bütün inceliklerini gözetirsiniz. Farklı farklı peçeteler koyarsınız, renkli peçeteler koyarsınız. Niye? Çok özel misafir çünkü. Sonrasında tatlılar getirirsiniz, dondurmalar getirirsiniz, mevsimine göre meyveler getirirsiniz, en güzelini hazırlarsınız, işte Rabbimize bir ibadet sunuyoruz, bir kurban sunuyoruz rabbimize, bu kurbanımızı alırken acaba nasıl bir niyet içerisindeyiz. Bütün ibadetlerde bu önemlidir… O yüzden diyor ki; “Bir tanesininki kabul edildi, diğerininki kabul edilmedi.”

Rabbim yaptığımız ibadetleri, amelleri, layıkıyla, veçhiyle yerine getirmeyi nasip eylesin.

Kabul edilecek işler yapmayı nasip eylesin.

Yarın kıyamet günü, yüzümüze çarpılacak işler yapmaktan bizleri muhafaza eylesin.