Uğur Büyük'ün "Mumcu ve Okkan..." başlıklı köşe yazısı:

Gazeteci-Yazar Uğur Mumcu’nun 30. ölüm yıldönümü. 24 Ocak 1993 günü Ankara’da katledilen Mumcu, araştırmacı gazeteciliğin en iyi örneklerinden biriydi. Genç gazetecilerin örnek aldığı bir insandı. 1960-70 yılları arasında yolsuzlukları, 1970-80 arasında darbe maksatlı terörü ve bağlantılarını, 1990-93 arasında ise PKK ve destekçilerini araştırıyordu. Bu araştırmaları ABD ve İsrail’i rahatsız ediyordu. Susurluk davasını çözdüğü iddia ediliyordu.

Aracına konulan bomba C-4 idi ve bu patlayıcı NATO standardında ABD malıydı. Amatörlerin üzerine atıldı, İran hedef gösterildi. Bu yalanlara kimse inanmadı. Dönemin hükümeti “namus sözü” vermesine rağmen suikastı çözemedi. Dönemin Emniyet Genel Müdürü Mehmet Ağar’ın deyimiyle “tuğla kaldırılırsa birileri altında kalır” idi. Ne “tuğla” kaldırıldı ne de daha ileriye gidildi.

Ali Gaffar Okkan, Diyarbakır Emniyet Müdürüydü. Diyarbakır ilinde çok sevilen biriydi. Halk ile mükemmel bir bağ kurmuştu. Hizbullah terör örgütüne karşı etkili operasyonlar yürütüyordu.

24 Ocak 2001 günü Diyarbakır Şehitlik semtindeki Emniyet Müdürlüğü’nden ayrılmış konvoyu ilerliyordu. Önde ve arkada eskort. Ayrıca makam aracının arkasında da koruma ekibi vardı. İlk saldırı 500 metre ileride şehitlik yakınlarında yapıldı. Burada koruma ekibi etkisiz hale getirildi. İçindekilerin hepsi öldürüldü. Okkan’ın aracı ve eskort hızlandı, ancak onlar da 100 metre ileride bombalı ve silahlı saldırıdan kurtulamadı. Saldırganlar en az 10- 15 kişilik bir ekipti. Çok iyi hazırlanmışlardı. Her sokağın başında polisin olduğu bölgede en önemli kişiye saldırı yapıyorlardı. Hiçbiri de vurulmadan hedefi vurarak kaçmıştı! Sıfır hata… Okkan ve 5 arkadaşı şehit olmuştu. Okkan’ın vücudundan 20 kurşun çıkarıldı. 49 yaşında hain bir suikast ile şehit edildi.

24 Ocak günü ikisini de rahmetle anıyorum. Uğur Mumcu'nun bir sözüyle yazımı sonlandırıyorum.

"İnsanlara can güvenliği sağlayamamış bir düzene hukuk devleti denilemez. Devrimcilerin faili meçhul cinayetlere kurban gittiği bir düzene demokrasi denilemez. Yolsuzlukların devlet yetkililerini sardığı bir düzene Anayasa düzeni denilemez. Bu, katiller demokrasisidir. Bu, hırsızlar düzenidir."