Modern şehircilik anlayışı, Sanayi Devrimi’nin kentlerde yarattığı fiziksel ve sosyal rahatsızlıkları tedavi etmek üzere ortaya çıkmıştır. Bu anlayış, planlamada akılcı ve kapsamlı bir uygulamayı, mimaride ise işlevsel ve yalın bir üslubu benimsemiştir. Yirminci yüzyılın büyük bir bölümünde etkili olan bu anlayış, rasyonel uygulamalarla yeni bir kent inşa etmenin, yeni bir kentli yaratmak anlamına geleceğini varsaymıştır. Burada Avrupa kentlerinden ayrıldığımız nokta başlıyor. Onlar Kenti ve Kentliyi birlikte oluşturdular. Biz ise aşırı göç dalgalarıyla nüfus olarak şişen kentleri yeterli düzeyde geliştiremedik. Oysa ki modern şehircilik, kapsamlı bir kent planlaması ekseninde işlevselciliğe önem veren ve “makine tarzı kent” inşasını düşleyen bir anlayış olarak ortaya çıkmaktadır. Ülkemizde makine tarzı işleyen bir şehir var mı hakikaten?

 

Kentin sevdiğim tanımlarından biri; sürekli toplumsal gelişme içinde bulunan ve toplumun, yerleşme, barınma, ulaşım, çalışma, dinlenme, eğlenme gibi gereksinimlerinin karşılandığı, pek az kimsenin tarımsal uğraşılarda bulunduğu, köylere bakarak nüfus yönünden daha yoğun olan ve küçük komşuluk birimlerinden oluşan yerleşim birimleridir (Keleş,1998:75). Ruşen Keleş’in bu tanımından ve Modern Kentlerin sorunlarından; konutlar, kent planlaması, kentte boş zaman yaratılması, çalışma mekânları, istihdam alanları, ulaşım, tarihsel kalıt ve bu kalıtın nasıl değerlendirileceği, modern tarım uygulamaları, kültürel, sanatsal ve spor faaliyetleri gibi uzunca bir liste var.

 

 Peki yaşadığımız kent Karasu bu gereksinimlerin hangilerini karşılıyor?

 

1. Konutlarımız minimum alandan maksimum daire çıkarma üzerine mimari estetikten çok uzak inşaa ediliyor.

2. Kent planlaması nerede arsa ucuzsa oraya konut yapma şeklinde plansız programsız ilerliyor.

3. Kentte boş zaman yaratma gibi bir derdimiz yok. Kafamızda sadece yol yapmak kaldırım yapmak düşüncesi var.

4. Çalışma mekanlarımız kamu kurumları ve esnaflarla sınırlı.

5. Ulaşım, yolların kötü olmasıyla birlikte düşünüldüğünde bizim ki kadar kötü yolları olan başka bir turizm ilçesi var mıdır merak ediyorum.

6. Tarihsel kalıntılar noktasında rezalet durumdayız. Karasu Kalesi, sahildeki beton siperler ve eski Karasu Evleri yıkıntı haliyle duruyor. Ne koruma adına ne sahip çıkma yenileme adına hiçbir planımız yok.

7. Modern tarımı bırakın tarımın herhangi bir sorunuyla ilgili bile bir projemiz desteğimiz yok. Fındık kentiyiz göyya Allah aşkına fındık üretimi ile ilgili ne katkımız var fındıkçıya, çiftçiye. Belediyeler artık modern tarım noktasında muazzam çalışmalar yapıyorlar biraz kafamızı kaldırmamız lazım.

8. Kültür, Sanat ve Spor faaliyetlerine geldiğimizde ise maalesef ezelden beri kötü durumdayız. Şehirde sanat adına kültür adına bir organizasyon ancak ancak iki yıldır özel teşebbüslerle tiyatro geldiğinde görebiliyoruz. Konser yok, sergi yok, fuar yok, konferans yok, kitap günleri, sokak performansları, dergi çalışmaları, turizm faaliyetleri yok da yok. Spor faaliyetleri ise futbol ile kısıtlı kalmış durumda. Oysa amatör branşlarda o kadar büyük işler başarabiliriz ki…

 

Peki biz Karasu’da kent olmayı nasıl başaracağız? Köylerin ismini mahalle yaparak olmuyor maalesef bu işler. Geniş kapsamlı bir organizasyon ve uzun vadeli planlar gerekiyor. İyi haftalar.