Sene 1986'da Karasu’ya ilk adımı attım. Daha çocuğuz, hiçbir şeye aklımız ermiyor. Ama Sakarya’nın, Sapanca’nın tüm zenginlerinin, Almanya’dan Fransa’dan Avursturya’dan ve tek tek saymakla uğraşmayacağım pek çok ülkeden yabancı turistlerin Karasu’ya geldiğini, şimdiki Sahil Park’ın olduğu bölgede belediye kampında ve sonrasında Bayezit Tesisleri’nde tatillerini geçirdiklerini hatırlıyorum. Karasu ile Kocaali arasında karavanların konakladığını, kamp alanlarının da o zamanın şartlarında var olduğunu hatırlıyorum. Bugüne geldiğimizde elimizde ne turizmi kaldı diye baktığımda, cevap kocaman bir HİÇ!

 

Zamanında iki kardeş belediyenin ilgisizliğiyle, Karasu ve Kocaali arasındaki karavan kampını elimizden kaçırdık. Neymiş, oraya ecnebiler geliyormuş, içiliyormuş, başka neler neler oluyormuş, ahlakımız bozulacakmış. Allah’a şükür bozulmadık (!)

 

Sene 2006 civarıydı yanlışım olmasın. İhsaniye ve Denizköy’de yapılan Baja yarışlarını, kum zambakları zarar görüyor diye bir dahakine izin vermedik ve elimizden kaçırdık. O zengin oyuncakları, Türkiye’de binlerce fanatiği olan spor turizmini bitirdik. Allah’a şükür zambaklarımız şu an dünya tarafından tanınıyor (!)

 

İlçemizde güzide otellerimiz var. Desteklemelerle futbol, kros, kort, kardio ve kondisyon gibi tesisler ile Ege’ye ve Güney’e gidemeyen soğuk illerin spor takımlarını ağırlayalım ve kış kampı turizmine sahip olalım dedik, ona da yatırımcı bulamadık. Allah’a şükür yaz turizmimiz tavan (!)

 

Kültür ve tarih turizmimiz zaten yok. Ne şanstır ki, Oğuzhan Kır diye bir genç tarihçi kardeşimiz çıktı ve Karasu’nun dipsiz kuyu gibi olan tarihini gün yüzüne serdi. Şimdi mücadelesini veriyor, Karasu’nun tarihini tanıtmak için her hafta 40-50 öğrenciyi Karasu’ya getirtiyor. Sosyal Gelişim Merkezi (SGM) içerisinde kurulan atölye ile ilçemizi tanıtmak için çırpınıyor.

 

Zamanında Dr.İlker Gündüzöz’ün girişimleriyle kaybolmakta olan Acarlar Longozu, Karasu’ya kazandırıldı. Bugün Türkiye hatta meraklısı olan dünyanın çeşitli yerlerinden insanlar longoz sayesinde Karasu’yu duyuyor.

 

Karasu’nun ikinci kültür ve tarih turizmine ev sahipliği yapacak güzelliğini de yine Oğuzhan Kır bize hatırlattı. Yerini dahi çok sayıda Karasulunun bilmediği, Tuzla’da, burnumuzun dibindeki KARASU KALESİ. Sayın Kaymakamımız Aziz Mercan’ın girişimlerinin olduğunu duyduk, İlçe Milli Eğitim Müdürü’müz Çetin Turhan’ın desteklerini biliyoruz. Kıymetli belediyemiz maalesef bir projeye imza atmakta dahi gereksinim duymadığı için restorasyon uygulaması maalesef bakanlığa gönderilemiyor. Şimdi aynı masalı anlatmayın, para yok diye. Projeyi hazırlayıp sunmak para da istemiyor, pul da istemiyor. Ufuk ve niyet olsun yeter. Bakanlık zaten finanse eder. Karasu’nun en hakim yerinde, Sakarya Nehri gezinti turizmi ile birleştirildiğinde ilçemize ziyaretçi akını olacağına garanti ediyorum. Lütfen Karasu Kalesi’ni fındıklık olmaktan kurtarın.

 

Hiçbir alanda turizmimiz yok. Sahil düzensiz. İşgal altında bir kazanç curcunası altında turizmimiz var diye avunuyoruz. Turizm demek sadece deniz, kum, güneş değil. Karasu’nun 2 aylık sezonunda gördüğümüz yağmur ve dalgalı denizle de turizm falan olmaz. Liman da malum yanlış noktaya yapılınca, denizden ve kumdan da eser kalmayacak ileriki yıllarda diyeyim. Sanayi ilçesi olsak amenna!

 

Maden Deresi’nde yaşanan sel felaketinde mağdur olan esnaf ve vatandaşa da geçmiş olsun diyeyim. Yaşanan talihsiz olay belki fırsat bilinip, Maden Deresi de olmayan doğa turizmimize dönüştürülebilir. Şahıslara verilmek yerine devlet sahip çıkabilir. Hatırlatalım. Hayırlı haftalar dilerim.